İsrail askeri istihbaratının komutanı
olan Eli Zeria 1973 Arap-İsrail Savaşı'ndan kısa bir süre önce
yaptığı değerlendirmede, Arapların saldırı ihtimalini "% 45", saldırmama
ihtimalini "% 55" olarak değerlendirmiş ve İsrail hükümetinin
"bir Arap saldırısı olacak mı?" sorusuna kesin bir cevap vermemiştir.
Ancak bilindiği gibi, Mısır ve Suriye orduları, İsrail ordusuna saldırmış
ve İsrail, Arap saldırısına büyük ölçüde hazırlıksız yakalanmıştır. 44
Osmanlı i�tlhbratı Venedik'te barut
fabrikasında gerçekleşen bir patlama sonucunda Venedik savaş
filosunun imha olduğu haberini alır ve Venedik'e bir ültimatom verir.
Oysa, Osmanlı filosunun kendisine saidıracağını anlayan Venedik,
patlamada sadece dört gemi kaybetmiştir. Venedik, Avrupa'nın diğer
devletlerinden de aldığı destek ile Osmanlı filosunu 1571'de İnebahtı'da
büyük bir mağlubiyete uğratır.45
Tufandan
sonra Hz. Nuh'un güvercin yollayarak suların çekilip çekilmediğini
araştırması dahi bazı araştırmacılar tarafından modern anlamda istihbarat
olarak yorumlanmaktadır.
Eski Ahit'te Hz. Musa 12 adamım, Mısır'ı terk ettikten sonra, kavminin
yerleşik düzene geçebileceği bir yer bulmaları amacı ile Filistin'e
yollar ve şöyle der: "Gidin görün ülkenin nasıl bir yer olduğunu,
orada yaşayan insanların güçlü mü, çok mu olduklarını. Gidin görün
yaşadıkları ülke zor mu, kolay mı? Şehirlerinin savunması zayıf mı
yoksa iyi mi tahkim edilmiş? Toprak çorak mı, verimli mi? Ağaç var mı,
yok mu?"53
Hz. Musa'nın bir peygamber değil, bir komutan veya devlet adamı
olarak sorduğu sorular esasen stratejik İstihbaratın bütün unsurlarını
içermektedir. Ülkenin coğrafyası, halkın nitelik ve niceliği, askeri coğrafyası,
ekonomik durumu, araştırılması istenen konular olarak karşımıza
çıkmaktadır. Her bir Yahudi kabilesini temsilen seçilen 12 casus
gidip bilgileri toplayıp gelmişlerdir. Getirdikleri bilgiler bir toplantıda
ileri gelenler tarafından değerlendirilmiştir. Kamuya açık yapılan
bu değerlendirme sonucunda Yahudiler arasında düşmanın çok güçlü
olduğu inancı ile panik çıkmış, Yahudileri Filistin'e götürerneyen Hz.
Musa, kavmi ile birlikte 40 yıl çölde kalmayı tercih etmiştir.
Hz. Yusuf, Filistin'den Mısır'a yiyecek temin
etmek için gelmiş olan kardeşlerini casuslukla suçlar. Hz Musa'nın
ölümünden sonra yerine geçen Hz. Harun da Filistin'e iki casus yollamıştır.
Bu iki casustan alınan bilgilere dayanılarak Yahudiler Filistin' e
saldırmışlar, ancak iki Yahudi casusa yardımcı olan kadının evine
dokunulmamıştır. Bir CIA yayını olan "Studies in Intelligence" adlı
çalışmada bu iki olay karşılaştırılmış, Hz Musa'nın yolladığı casusların
geri döndüklerinde açıklamalarını kamuya açık yapmaları amatörce
bulunmuş, öte yandan Joshua' nın geri gelen iki casusu gizlice dinlemesinin
profesyonelce olduğu yorumu yapılmıştır.
Kuran-ı Kerim'de de istihbarat anlamında yorumlanacak ayetler
vardır. Örneğin Kehf Suresi 19. ve 20. ayetlerde "Böylece biz, birbirlerine
sorsunlar diye onları uyandırdık İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız"?
dedi. (Bir kısmı) "Bir gün, ya da bir günden az", dediler. (Diğerleri
de) şöyle dediler: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi
siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; (şehir halkından)
hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan size bir rızık
getirsin. Ayrıca, çok nazik davransın (da dikkat çekmesin) ve sizi hiçbir
kimseye sakın sezdirmesin. Çünkü onlar sizi ele geçirirlerse ya
taşlayarak öldürürler, yahut kendi dinlerine döndürürler. O zaman da
bir daha asla kurtuluşa eremezsiniz." denilmektedir.
M. Ö. SOO'lerde yaşayan Çinli general Sun Tzu da Savaş Sanatı (Ping
fa) adlı eserinde İstihbaratı iki anlamda, faaliyet ve bilgi olarak ayrı
ayrı tanımlamıştır. Bilgi olarak istihbarat, Sun Tzu'ya göre, "Bir hükümdarı
veya iyi bir generali başarıya, fethe ve büyük işler yapmaya
götüren, geleceği görmesidir." Faaliyet olarak istihbarat konusunda
ise Sun Tzu, "Geleceği görmek denilen şey ruhlardan, kamlardan, geçmişteki
olaylar ile yapıJim karşılaştırmalardan veya hesaplamala,rdan
çıkarılmaz. O, düşmanın içinde bulunduğu durumu bilen insanlardan
elde edilmelidir" demektedir. ss
Sun Tzu, yüz ons gümüş karşılığı alınan bilginin savaşta on bin yaşamı
kurtaracağını söyler. Tzu' ya göre, kendisini ve düşmanını tanıyan
komutan yüz savaşa girmekten bile korkmaz. Kendisini bilen ama
düşmanını tanımayan bir komutan ise bir savaşı kazanır diğerlerini
kaybeder. Ancak kendisini ve düşmanını tanımayan ise aptaldır ve her
savaşı kaybedecektir.56
Stratejik istihbarat sadece eski Mısır, İbrani toplumu ile eski Çin'de
değil, eski Hint ve Pers imparatorluğunda da M. Ö. 4.-7. yüzyıllar arasında
farklı doktrinel kavramsallaştırmalar çerçevesinde uygulanmıştır.
Hindistan'da Maurya döneminde kutsal Hindu metinlerinde evren
ve devletin yönetiminin ancak düzgün bir şekilde yapılacak gözlem,
istihbarat ile mümkün olduğu kaydedilmektedir _s?
Çin'de ise M. Ö. 7. ve 3. yüzyıllar arasında krallığı, birbirleri ile çarpışan
devletleri Çin İmparatorluğu çatısı altında birleştirdikten sonra,
Konfiçyusçu ideolojiye dayanan ve karşı-istihbarat mantığı ile kurulmuş
bir devlet oluşturmuştur.58 Büyük İskenders9 ve Hannibal60 gibi
büyük askeri liderler Sun Tzu'yu haklı çıkaracak şekilde çok etkili
casusluk şebekeleri oluşturmuşlardır.
Çok erken tarihlerde yetkinleşen Çin istihbarat ve psikolojik savaş
mekanizmasının başlıca hedefinin Türkler olduğunu söylemek abartılı
olmayacaktır. Çünkü, varlığını devlet yapısı ve milli kimliğini değiştirmeden
sürdürmeyi başarmış olan bu iki milletin Asya'nın içindeki
rekabetinin tarihi M.Ö. 2000'lere kadar geri gitmektedir. Örneğin bir
Türk boyu olan Topalar, Büyük Hun İmparatorluğu'nun kurulmasından
takriben 300 sene önce Çin istihbarat ve psikolojik harp yöntemlerine
yenilerek Çinlileşmiş ve yok olmuşlardır.6ı
Türklerde İstihbarata değişik dönemlerde farklı ölçülerde önem
verilmiştir. Örneğin 1 1 . yüzyılda Büyük Selçuklu İmparatorluğu yönetiminde
İstihbaratın önemi konusunda farklı yorumlar olduğu Fars
kültürünün taşıyıcısı olana Büyük Vezir Nizamülmülk'ün "Siyasetname"
adlı kitabından anlaşılmaktadır. Nizamülmülk, "Her tarafa tacir,
seyyah, sufi, ilaç satan ziy kıyafetinde casuslar gitmeli ve ne işitirlerse
haber getirmelidirler. Çok vakit olur ki, valiler, mukataa erbabı, memurin
ve umera isyan ve muhalefete meyleder ve padişah hakkında
fenalık ister ve sufi fikirde bulunur. Casus gelip haber verince hernan
padişah atma biner ve askerini sevk eder" demektedir.63 Nizamülmülk,
İstihbarata büyük önem verilmesi gerektiğini ileri sürerken, Alp
Arslan'ın bu karşı çıktığı anlaşılmaktadır.64
bir istihbarat sisteminin sağladığı imkanları en iyi değerlendiren
yöneticidir. Cengiz Han, modern İstihbaratın bir parçası olan psikolojik
savaşın etkisini keşfetmiş ve yetiştirdiği özel psikolojik savaşçılarla
düşmanın moral gücünü yok etmiştir.65 L. B. Hart, Cengiz Han'ın seferlerini
değerlendirirken şöyle demektedir: "Ölçü ve nitelik, baskın ve
hareket kabiliyeti, stratejik ve taktik alanlardaki dalaylı tutum bakımından
Moğol seferleri tarihteki hangi harekat ile mukayese edilir ise
edilsin onlara eşit veya üstündür" demektedir.66 Bu sonucun ortaya
çıkmasında Cengiz Han'ın istihbarat ve İstihbaratın bir parçası olan
psikolojik savaş taktiklerini büyük etkisi olmuştur
Osmanlı Devletinin büyümesi döneminde İstihbaratın çok önem
kazandığı görülmektedir.Bu dönemde kolonizatör Türk dervişleri,
Anadolu ve Balkanlarda Türk istihbarat ve psikolojik savaş ağının
temelini oluşturmuşlardır. Akıncı sınıfı ise dönemin özel kuvvetleri
olarak sadece bir askeri güç değil, aynı zamanda etkin bir istihbarat ve
örtülü operasyon gücü olmuştur. Akıncı ordusu 27 Ekim 1595'de Tuna
Nehri kıyısında Yerköyün'de Rusçuk Köprüsü muharebesinde geri
çekilen Türk Ordusunu korumak için savaşırken tamamen yok olmuştur.
Bu sınıf bir daha oluşturulamayınca Avrupa'da Türk istihbarat ve
örtülü operasyon ağı çok ağır bir darbe yemiştir.6s
1990'1ı yılların başında polis istihbarat
alanının dışında ve stratejik istihbarat düzeyinde CIA ve diğer Amerikan
istihbarat örgütleri tarafından izlenıneye başlanan bir süreç olmuştur.
Hatta sadece El Kaide'yi izlemek amacı ile Clinton birçok
Amerikan istihbarat örgütünün imkan ve yeteneğini bir araya getirerek
bir özel birim oluşturmuştur. Ancak buna rağmen El Kaide'nin 1 1
Eylül'ü gerçekleştirmesi, eğer saldırının arkasında ileri sürüldüğü gibi
bir komplo yok ise, Amerikan istihbaratının iflası anlamına gelmiştir.
l06 106 Melvin A. Goodmanl "9/11.: The Failure of Strategic Intelligence��, Intelligence and
National Security, Vol. 18 No 4, Kış 2003, s.59-71.
Türkiye ı 990'ların başında Kafkasya ve Orta
Asya (Batı Türkistan) bölgelerinde açık bir etkinlik politikası izlemeye
başladığı zaman Batılı ve Doğulu istihbarat servislerinin yaptığı ilk
analizlerden birisi, Türkiye'nin böyle bir politika izlemek için yeterli
ekonomik kaynağı olup olmadığını araştırmak olmuştur.
Öte yandan 1990'larda C IA uyduları Çin'in tahıl ekimi yapılan
alanlarında yeraltı sularının seviyesinin azaldığını tespit etmişlerdir.
Bunun üzerine yapılan analizlerden Çin'de tahıl üretiminin azalacağı
ve Pekin'in azalan kadar tahılı dünya piyasalarından almak üzere
devreye gireceği ve bunun da dünya tahıl fiyatlarını artıracağı tespiti
CIA tarafından yapılmıştır.
2025 yılında Batı
Avrupa'da nüfusun %22.4'ü 65 yaş ve üzerinde olacaktır. Bu veriden
hareketle Avrupa'da geleceğe yönelik ekonomik, askeri ve politik analizler
yapabilir. Örneğin, nüfusun %22.4'ünün 65 yaş üstü olması,
çalışan nüfusun emekli nüfusu desteklemesinin zorlaştığı bir yapı
anlamına gelir. 2050'de AB, 75 milyon göçmene ihtiyaç duyacaktır. Bu
veri Avrupa Birliği ordularının yapısı ile ilgili bilgi üretmeye yardımcı
olacak bir veridir.164 Öte yandan Türkiye'nin AB tam üyesi olması ve
Türkiye ile AB'nin diğer ülkelerinde mevcut nüfus artışının devam
etmesi durumunda her dört AB vatandaşından birisinin Türk olacağını
belirten Helmut Schmith, Türkiye'nin AB tam üyeliğine bu gerekçe ile
karşı çıkmaktadır.ı6s
Doğu Türkistan'ı işgale hazırlanan Japon ordusu 30.000 askerini
bir tören ile Müslümaniığa geçirmiş ve Doğu Türkistan'a kurtarıcı
niteliğinde bir ordu olarak girmeyi tasarlamıştır. Bu hareket Doğu
Türkistan'daki Müslüman halka yönelik psikolojik operasyondur ve
temelinde halkın inançlarının tanınması vardır. Irak'ta ABD operasyonuna
destek vermek üzere bulunan Güney Kore askerlerinin bir bölümü
lrak'a yollanmadan önce Müslüman olmuşlardır. Bu da Araplarla
iyi ilişki kurmak için yapılan bir psikolojik operasyondur
Sosyolojik istihbaratın mükemmel örneklerinden birisi Albay Narvelle
B. De Atkine tarafından ve Arap ordularının neden başarılı olamadıklarını
inceleyen "Why Arabs Lose Wars?" başlıklı incelemedir.
Araştırmada Arap ordularındaki yapılanma, a) kültürün rolü, b) bilgi
güçtür, c) eğitim sorunu, d) subay ve askere karşı, e) karar verme ve
sorumluluk, f) müşterek harekat, g) güvenlik ve paranoya, h) güvenlik
hususunda kayıtsızlık başlıkları altında incelenmiştir.
Araplar, Avrupa'da şövalye geleneğinden gelen yüz yüze çarpışma
yerine ağırlıklı olarak aldatma ve hile üzerine kurulu bir savaşma
geleneğine bağlıdırlar. Bundan dolayı modern orduların askerlerinin
sahip olması gereken düşman ateşi altında ölüme yürürken ortak
hareket etme yeteneğine sahip değildirler. Ayrıca Arap ordularındaki
komuta kadrolarının muhabere yeteneği yeterli değildir ve aşırı merkezileşmiş,
inisiyatifi öldüren, bilginin maniple edilmesi ve genç subayların
liderliklerinin öldürülmesine dayanan bu sistem Arap kültüründen
kaynaklanmaktadır.
Bilginin güç olduğunu bilen Arap subaylar bilgiyi paylaşınayıp tekellerinde
tutmakta ve vazgeçilmez olmaya çalışmaktadır. Bu tavır
bilginin yaygınlaşmasını engellemektedir. Eğitim sistemi ise kurallar
dışında düşünmeyi yasaklayan yaratıcı düşünceyi engelleyen bir yapıya
sahiptir. Arap subayları taktik düzeyde ve silah teknolojisinde iyi
sayılabilecek bilgiye sahip olmakla birlikte liderlik yeteneğine sahip
değildirler.
Subaylar ile erler arasında subayın sosyal statüsünü fazlası ile vurgulamasından
kaynaklanan bir uçurum vardır ve bu uçurumu aşacak
bir astsubay sınıfının olmaması, subaylarına güvenmeyen birliklerin
muharebe stresi ile dağılmasına neden olmaktadır. Antidemokratik
bir atmosferin yaşamın bütün alanlarına taştığı bir ortamda sorumluluk
ve karar alma yeteneğinin gelişmesi anlaşılır nedenler ile Arap
yöneticilerin, özellikle de subayların arzuladığı bir husus değildir.
Müşterek harekat da Arapların güçlü bir yanı değildir. Birebir
çarpışmada İsrailli askerlerden hiç de geri olmayan Arap askeri,
topçu, hava kuvvetleri, piyade, zırhı birlikleri kapsayan müşterek
harekatı başarılı olarak gerçekleştirememektedir. Bunun üç
kültürelfsosyolojik nedeni vardır. Birincisi, Araplar aileleri dışında hiç
kimseye güvenmezler. Oysa müşterek harekat katılan unsurların kariSTiHBARAT
TEORiSi 1 89
şılıklı güvenine dayanır. İkinci neden etnik, aşiret ve mezhepsel farklılıklardır
ve bunların iktidar alanına olduğu gibi orduya yansımaları,
müşterek harekatı güçleş.tirir. Üçüncü olarak Arap yöneticiler kendi
ordularını da "böl ve yönet" ilkesi ile yönettikleri için müşterek harekatı
gerçekleştirmesi gereken birlikler birbirlerine rakip haline
gelir.
Araplarda güvenlik meseleleri bir paranoya haline gelmiştir ve bu
da bilgi akışını engelleyen bir diğer husustur. Ayrıca bu tavırla tam bir
tezat halinde birey olarak askerin veya birliğin güvenliğine karşı ciddi
bir ilgisizlik söz konusudur.l69 Özetle Arap yöneticileri Arap kültürünün
de sağladığı uygun zemini kullanarak, rakip orduları yenmek
değil, kendi halklarını kontrol etmek üzere ordularını yetiştirmektedirler.
Bu tür bir sosyolojik istihbarat çalışmasının askeri değeri Arap
ülkelerine yönelik askeri bir planlama yapacak bir ülkenin komuta
kadernesi için ortadadır.
Özellikle 2 1. yüzyılın başında uluslararası ilişkilerde dinin öneminin
arttığı düşünülür ise din ile ilgili ciddi bir temel bilgi, doğru analiz
için kaçınılmazdır.m 1970'lerin sonunda doğru bir Şia/İslam analizi
yapamayan CIA İran'da Şah'ın devrileceğini ve İslami rejimin kurulacağını
öngörememiştir. Oysa CIA'nın 19SS'de doğru bir din zeminli
analiz yaparak 1 milyona yakın Kuzey Vietnam'da yaşayan Katolik
Vietnamlı'yı Güney Vietnam'a getirerek Güney Vietnam'da rejime güç
kazandırdığı görülmüştür.
Stalin'in Rus Ortadoks kilisesine yerleştirdiği KGB ajanı rahipler
aracılığı ile Ortadoğu'ya sızma girişimleri üzerine Fener-Rum Ortadoks
Kilisesi'nin başına ABD vatandaşı olan Başpiskopos Athenogoros
Türk vatandaşı yapılarak 29 Ocak 1949'da geçirilmesi ve böylece Stalin'in stratejisine karşı Fener-Rum Ortadosk Kilisesinin kullanılması
da bir istihbarat operasyondur.173 Bu tür örnekler artırılabilir.