frekansla herhangi bir kimsenin
beynine bir duyum-mesaj gönderme teknolojik olarak mümkündür. Bu
konu üzerinde gizli haber alma teşkilatları, gerek CIA ve gerekse KGB
uzun süreden beri çalışıyorlar ve halen de çalışmaktadırlar. Bu, tamamen
organize edilebilse çok iş yapılabilir. Mesela Amerikan Haber
alma Teşkilatı, bir Rus generalinin zihnine göndereceği mesajlarla onu
intihar ettirebilir.
Şeytan insana istediğini yaptırmak için bir
dalga harekatına nüfuz eder.
Çevre bireyin hayatını giderek daha çok baskı altına almaktadır.
Onun artık belirli çerçeveler içine kapatılmadan, ya da dışarıdan
gözetleyici bakışların denetimine girmeden sadece kendi kendisiyle
baş başa kalabileceği birkaç küçük alan kalmıştır."
Edward V. Long
ABD Missouri Senatörü
Kısmen kanıtlanan iddialara göre NSA, bunu "sinyal istihbaratı" adı
verilen bir sistemle yapıyor. Bu sistem dünyada elektrik taşıyan herşeyin
çevresinde manyetik alan olduğu ve alanların elektromanyetik
dalgalar yaydığı teorisine dayanıyor. NSA'nın geliştirdiği sistemle uydular
aracılığıyla dünyanın neresinde olursa olsun bir canlıyı kontrol
altına almak veya izlemek mümkün.
işinin elektromanyetik dalga boyunun tespit edilmesi... Herkese göre
değişen ve 3-50 hertz arasındaki elektromanyetik dalga boyutunun tespitinden
sonra, bu dalga boyu bilgisayara giriliyor ve artık 24 saat o
kişi uydular ve çeşitli araçlar aracılığıyla takip edilebiliyor. Bilgisayarlar
aracılığıyla şüpheli kişideki elektriksel hareketleri analiz eden NSA,
kişinin beyin haritasını çıkararak düşüncelerini de okuyabiliyor.
Konuşma merkezindeki elektrik akımının analizi sayesinde hedef
kişinin sözleri dahi tespit edilebiliyor, görme merkezi analiziyle kişinin
gördüklerine ulaşılabiliyor...
Davranışlar da Kontrol Edilebiliyor
Sinyal istihbaratı sistemi tersten de kullanılabiliyor. Bu teknolojinin
ürperten boyutu da aslında burada yatıyor. Yani bir kişinin elektromanyetik
dalgalarına kilitlenip uydu aracılığıyla yapılan takip, onu
yönlendirmede de kullanılabiliyor. Hedefin beynindeki çeşitli merkezlere
gönderilen elektromanyetik sinyallerle kişinin görme, işitme, koklama,
hareket etme gibi her türlü duyu ve davranışı değiştirilebiliyor.
Gönderilen sinyaller sayesinde hedef kişi, başkalarının duymadığı
sesleri duyabiliyor ya da görüntüleri görebiliyor. Burada, yukarıda
değindiğimiz bir noktanın tekrar altını çizmekte yarar var: Beyindeki
elektromanyetik dalga frekansı her insanda farklı olduğu için belirli bir
kişiye gönderilen görüntü, ses ve benzeri sinyalleri diğer insanların hissetmesi
mümkün olmuyor. Bu nedenle elektromanyetik tacize maruz
kalan kişilerin itirafları yeterli delil olmadığı için tamamıyla
kanıtlanamıyor...
ABD bu yeni teknolojiyi tanımaya ve geliştirmeye çalışırken, 1974
yılında V. P. Kaznacheyev adındaki bir bilim adamı, ölümün uzak bir
mesafeden ultraviyole ışınlarının nakledilmesiyle gerçekleştirilebileceğini
kanıtladı. Aynı yılda bir Çek mühendis, Robert Pavlita ise
böcekleri uzak bir mesafeden "psikotronik" cihazlar kullanarak öldürebildiğini
gösterdi. Amerikan Haber alma Servisinin, Pavlita'nın
çalışmalarıyla ilgili raporuna göre, bu bilim adamı, insanda güçlü
psikolojik rahatsızlıklara ve ölüme neden olacak kapasiteye sahip olan,
biri 320 km, diğeri daha uzun mesafeden etkili olan iki "psikotronik"
silah geliştirdi
Bilderberg'çilerin Global Kontrol Projesi
Davit Ickei'nin, "Brilliant Book" adlı kitabında, 1986 yılında bulunan
ve "Sessiz bir savaş için sessiz silahlar" isimli 1969 yılına ait, diğer bir
versiyonu ABD Donanması'nda yer alan bir belgeden söz ediliyor. Ickei,
"Bu belge, beyin yıkama tekniklerini çok güzel açıklamaktadır.
Benim elimde bulunan versiyon, kitlesel zihin kontrolünün politikasını
anlatmaktadır" diyor. Belge, uzaktan beyin/zihin kontrolü teknolojisiyle
egemen güçlerin nasıl bir dünya tasarladığını ortaya koyuyor:
"Bu belge 'Sessiz Savaş...' 1954 yılında uluslararası seçkinlerin bir toplantısında
açıklandı" demektedir. Bilderberg Grubu ilk defa 1954'de
toplandı. İşte muhtevadan bir çeşni: "Tecrübeyle ispat edilmiştir ki, bir
sessiz silahı korumanın ve halk kontrolünü ele geçirmenin en basit
yolu, onları bir taraftan şaşkın, organizasyonları bozulmuş, ilgilerini
43/418
gerçekten önemi olmayan başka sorunlara çekilmiş bir durumda
tutarken, diğer taraftan disiplinsiz ve temel sistem prensiplerinden
habersiz tutmaktır."
Belgede bunun ekonomi, eğitim ve sosyal hayatta uygulanacak metotlarla
nasıl başarılacağı anlatıldıktan sonra "Uzaktan Zihin Kontrolü"
nün tarifi ve nasıl kullanılacağına geçiliyor:
"Bu, bir generalin yerine, bir bilgisayar programcısının çalıştırıldığı;
bir silahın yerine, bir bilgisayardan; barut tozu yerine, veri işlenmesiyle
sevk edilen; mermilerin yerine, durumları ateşleyen bir sistemdir. Bu,
aşikâr gürültüler çıkartmaz, aşikâr fiziksel yaralanmalara neden olmaz
ve herhangi bir kişinin günlük sosyal hayatına alenen müdahale etmez.
Anlaşılmaz fiziksel ve zihinsel bozukluklara neden olan ve anlaşılmaz
bir şekilde günlük hayata müdahale eden, yani ne aradığını bilen eğitimli
bir gözlemci için anlaşılmaz olan sesler üretse bile halk bu silahı
anlayamaz, bu nedenle de silahlı saldırıya uğradığına ve baskı altına
alındığına inanamaz. Halk, içgüdüsü ile bir şeylerin yanlış olduğunu
hissedebilir, fakat sessiz silahın teknik özellikleri nedeniyle, duygularını
makul bir şekilde izah edemez veya kendi zekasıyla problemi
çözemez. Bu nedenle, nasıl yardım isteyeceğini ve buna karşı kendilerini
savunmak için diğerleriyle nasıl birleşeceğini bilmez. Sessiz bir silah,
tedricen uygulandığında, baskı (psikolojik baskıdan ekonomik
baskıya kadar) çok artarak devam edemeyecek hale gelene kadar, halk
bunun varlığına uyum sağlar. Bu nedenle sessiz silah biyolojik
mücadelenin bir cinsidir."
Yukarıda alıntılar yaptığımız belge, özetle insanların toplu olarak,
egemen güçler tarafından "Sessiz ses" yani yukarıda bahsettiğimiz silahlar
kullanılarak köleleştirilmesinden bahsediyor.
Syracuse Üniversitesi'nden Prof. A. Sehu, bilgisayarda depolanmış bilgileri,
beynin alıcı reseptörlerine bağlamak için araştırmalar yapıyordu.
Aynı üniversitede şimdi dekan olan Prof. Dr. Ceylan Türkkan, vaktiyle
solucanlar üzerinde yaptığı bir deneyde, yuvasını ezberlemiş olan
böceğin hafıza bölgesinden sıvı alıyor ve o yuvayı hiç bilmeyen bir
başka solucana şırınga ediyordu. Bu "Yabancı" solucan ötekinin
yuvasını, eliyle koymuş gibi buluyordu
Bu Seçkin Sınıf'ın üyeleri ya dördüncü boyutsal sürüngenimsi ırkın
insan vücudunda direk hayat bulmuş varlıkları ya da aynı ırk tarafından
zihinleri kontrol altına alınmış şahıslarıdır. Illuminati'nin ve onun
53/418
boyutlar arası yöneticilerinin hedefi, gücü birkaçın eline merkezileştirmektir.
Bu hedef, şu anda çok ilerlemiştir ve modern teknoloji
sayesinde de global bir boyutta gerçekleşmektedir. Bu oyun-plan, Tüm
Çağların Büyük Eseri veya Yeni Dünya Düzeni olarak bilinmektedir ve
şimdi, milletlerin koloniler olacağı bir dünya hükümetini; bir dünya
merkez bankası ve global para birimini; bir dünya ordusunu; global bir
bilgisayara bağlı mikroçiplenmiş nüfusları ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Bugün gerçekleşmekte olanlar, binlerce yıldır süregelen beyinyıkamanın
neticeleridir.
Illuminati yapısının amacı, kitlelerin herhangi bir eski saçmalığa inanmasını
sağlamak ve aynı zamanda hayatın ve varoluşun doğasını,
zihnin gücünün nasıl kullanılacağını, Dünyanın enerji alanlarını ve
global enerji ağını içeren büyük bilgiyi, beyin-yıkayıcıların eline bırakmaktır.
P.Sedir'in "Historie et doctrine des Rose-Croix" isimli, Paris'te 1910'da
yayınlanan kitabında çok iyi tanımlanmıştır:
"Hükümetlerin karşı koyacağı bilinerekten, Dünyadaki kaderler
açıkça kontrol edilemediğinde, bu gizli ittifak yalnızca gizli örgütler
aracılığı ile çalışabilir. Bunlar - ki kendilerine ihtiyaç artarken, yavaşça
yaratılırlar - ayrı gruplara bölünürler. Bu gruplar görünüşte birbirlerine
karşıdırlar, ve bazen en fazla çatışan ve en zıt dini, politik, ekonomik
ve edebi siyasetleri güderler. Ama bunların hepsi birbirlerine bağlıdır,
hepsi gücünü saklayan ve bir taraftan da Dünyadaki bütün saltanatı
sürmeyi hedefleyen, aynı görünmeyen merkez tarafından yönetilir."
ABD'de, Masonlar, Bağımsızlık Savaşı'nı yaratıp, kontrol edip
kazandılar ve yeni Amerika Birleşik Devletleri'nin kontrolünü ellerine
aldılar. Bu Masonlar ve diğer İlluminati grupları kontrolü bugüne kadar
hiç durdurmadılar. ABD'nin kurucu babaları Birleşik Devletler'in Resmi
Devlet Mühürü'nü dizayn etmeleri için komisyon kurduklarında,
eski Mısır ve ötesine giden, piramit ve her şeyi-gören-gözü içeren,
klasik Illuminati (sürüngenimsi) sembollerini resmi damgalarında
yansıtmaları ne kadar da uygundu. Bu sembolün altında ve üstünde iki
Latin cümlesi, Annuit Coeptis ve Novus Ordo Seclorum bulunmaktaydı.
Bunlar, "Doğumu, yaratılışı ve varışı bildiren" ve "Çağların Yeni Düzeni" şeklinde tercüme edilmektedirler. Yani topluca şu anlamı
içerirler; "Yeni Dünya Düzeni'nin yaratılışını bildirir". ABD'nin kuruluşu,
merkezi global güç ve iktidar için olan planda çok büyük bir
adım teşkil etmektedir. Bugün, resmi mühürün yukarıda bahsettiğim
kısmı, her bir Amerikan doları banknotunda bulunabilir, ve yine
söylemeliyim ki bu çok uygundur, çünkü Seçkin Sınıf Amerika'nın ve
diğer herkesin ekonomisini kontrol etmektedir anlamı gelir. Piramit/
Yeni Dünya Düzeni sembolünü dolar üzerine koyma kararı 1935'te 33.
Derece Masonu Franklin D. Roosevelt tarafından alınmıştır ve bu
karar, diğer bir 33. Derece Masonu Henry Wallace tarafından tamamen
desteklenmiştir. Yıldızlar ve şeritlerden oluşan Amerikan bayrağı da Illuminati
sembolizmini yansıtmak amacıyla dizayn edilmişti ve
Özgürlük Anıtı, French Grand Orient Masonic Order (Fransız Yüce
Doğu Masonik Düzeni) tarafından Amerikan Masonlarına verilmişti. tüm insan ırkı bir piramit
57/418
yapısı içerisinde hapsedilmiştir. Bunlar, piramidin en tepesindeki
Seçkin Sınıf insan komitesini kontrol etmektedirler. Bunlar da,
politikada, bankacılıkta, sanayide, ticarette, medyada, orduda vs esas
ulusal ve global kararları veren, şebekenin alt seviyelerinde bulunanları
kontrol ederler. Sürüngenimsi Irk, Seçkin Sınıf'ı, Seçkin Sınıf Illuminati
şebekesini, Illuminati şebekesi de dünyayı kontrol eder. Her alt
seviye, üst seviyedekinin bildiğini bilmez, ve hiç bir seviye de sürüngenimsi
ırkın bildiğini bilmez. İşte, çoğu insanın neyin parçası
olduğunu ve esas hedefinin ne olduğunu bilmediği bir beyin-yıkayıcı/
kontrol-edici cenneti..
Radyohipnotik beyinlerarası kontrol projesi elektronik
hipnoz yapmayı amaçlamaktadır. Bu projede kişiye
istemediği şeyleri yaptırmak mümkün hale gelecektir.
Tuşlarla kontrol edilen insana ne yaptırılamaz ki !
Kurmay Albay Prof. Dr Nevzat Tarhan
Memory Centers of America Nöropsikiyatri
Merkezleri Türkiye Yöneticisi
l978 yılında Walter Boward adlı yazar, Operation Mind Control
(Beyin Kontrol Harekatı) adında yayınladığı kitabında şunları anlatıyordu:
"Bu araştırmalar; hipnoz tekniği, narkotik-hipnoz, elektronik
olarak beyinin uyarılması, ultrasonik, mikrodalgalar, alçak ses
frekanslarıyla davranışların etkilenmesi ve davranış değişiklikleri terapisidir.
CIA psikolojik silah stoklarını, psişik silahların değişik tiplerini
geliştirmeyi başararak artırmıştır. Şimdi bu kabiliyetleriyle yeni tip
bir harbe girişmesi mümkündür. Bu harp görünmez, muharebe sahası
ise insan zihinleridir."
21 Temmuz 2000 tarihli Sabah gazetesinde yer alan haber ise
çalışmaların nerelere geldiğini gösteriyor.
"John St. Clair Akwei, 1996 yılında Amerikan Ulusal Güvenlik
Dairesi (NSA) aleyhine bir dava açtı. Akwei, NSA'nın kendisini sürekli
olarak takip ettiğini ve davranışlarını kontrol ettiğini iddia etti. Akwei
mahkemeye bu iddialarını destekleyecek yüzlerce sayfalık deliller
sundu. Kaynak olarak birçok bilimsel ve akademik çalışmanın gösterildiği
bu deliller yayınlandı. İddiaya göre NSA, çok gelişmiş sistemleri
aracılığıyla elektromanyetik alanları kullanarak istediği kişiyi dünyanın
her yerinde takip edebiliyor, hatta elektrik dalgaları yollayarak kişinin
düşünce ve davranışlarını kontrol edebiliyor. NSA'nın "sinyal istihbaratı"
adı verilen bu sistemi, dünyadaki elektrik taşıyan her şeyin çevresinde
bir manyetik alan olduğu ve bu alanların elektromanyetik dalgalar
yaydığı teorisine dayanıyor. Geliştirilen dijital sistemlerle elektrik
taşıyan bütün varlıkları nerede olursa olsun kontrol edebiliyor. Gönderilen
sinyaller sayesinde hedef kişi başkalarının duymadığı sesler
duyabiliyor ya da görüntüler görebiliyor. Bu yolla NSA istediği kişiye
istediği şeyi hiçbir kanıt bırakmadan yaptırabiliyor."
Em. Kur. Albay Baha Kadıoğlu, Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde yayımlanan
bir makalesinde bu silahlarla ilgili bakınız neler söylemiş:
"Türkiye l977'li yıllar içinde beyin kontrol yöntemlerinin harp
şeklinde uygulandığı ve bunun korkunç kâbusunun yaşandığı bir ülke
olmuştur. Bu görünmez harbin gelecek yıllarda da devam edecektir.
Yalnızca fiziki tedbirlerle önlenmesi mümkün görülmemektedir. Alınacak
tedbirleri öğrenmek için en kısa zamanda parapsikolojik
çalışmalara girmek mecburiyetindeyiz."
Beyine yerleştirilen çiplerle hareketler değiştirilebilir. Bu yolla insanların
ideolojilerinden kötü alışkanlıklarına kadar birçok şeyi
değiştirmek mümkün. İnsanların bilinç altındaki olumsuz
düşünceler silinerek tekrar programlanabilir. Bu konular
hakkında Rusya'nın ciddi araştırmalar yaptığı biliniyor"
Nevzat Tarhan
Kurmay Albay
Bir Çin atasözü
vardır, "Yüz savaş kazanmak hüner değil, hüner savaşmadan güvenliği
sağlamaktır."
"İstihbarat örgütleri bu konuya bilimsel olarak eğilmekte, sürekli
çalışmalarla yeni yollar araştırmaktadırlar. Tarihte bilinen ilk ve en
önemli psikolojik operasyon örneği Hasan Sabbah'tır. Haşhaşî Tarikatı
da denilen bu örgütlenmede kişiler haşhaşın etkin maddesi eroinle
keyif duygusuna ve cennet inancına şartlandırılıyor. Hasan Sabbah'a itaat
ederlerse hep böyle yaşayacaklarına inandırılıyorlardı. Böylece de
intihar saldırılarını zevkle yapıyorlardı.
1937'de Stalin'in Halk Mahkemeleri'nde dâvâlıların itiraflarında bazı
kimyasallar kullanıldığı bilinmektedir. Hatta Macaristan Kardinali'nin
de bulunduğu bir dâvâda, dâvâlılar devlete karşı bir tutum aldıklarını
hep birden itiraf etmişlerdi.
İyonlanmanın olduğu radyasyonlar X ışınları, radyum gibi kanser tedavisinde
kanserli hücreleri öldürmek için kullanılır.
İnsana Çip Yerleştirmek Mümkün mü?
İnsan davranışını kontrol etmek isteyenler hayvan deneylerinde bunu
gerçekleştirmişlerdir.
FM radyo kanalı ile sinyaller alabilen ve nakledebilen minyatür
elektrotlar hayvan kafasına yerleştiriliyor. Maymunda cinsel
saldırganlık, boğada âniden durma komutu verme deneyleri başarılı
oldu. Yunus balıkları yönetilebildi. (Balıkçılar tarafından 'Aydın' ismi
takılan Rus yunus balığının sık sık ABD dinleme istasyonunun bulunduğu
Sinop sahillerine gelmesi gibi !..)
Prof. Dr. Selim Şeker de, beyni kontrol etme çalışmalarının eskilere
dayandığını, ancak, modern çalışmaların Almanya'da başladığını belirterek,
"II. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın yenilmesiyle Amerika ve
Rusya bu konuda çalışan bilim adamlarını kendi ülkelerine taşıdı."
dedi.
"EMF sinyaller ile insanlar uzaktan tespit edildiği gibi öldürülebiliniyor.
Psikotronik silah 320 km mesafeden insan üzerinde etki
yapabiliyor, metabolizmayı etkileyerek ölüme yol açıyor."
Erol Erkmen
TUVPO Başkanı
Amerikan Haber Alma Örgütü (CIA) İkinci Dünya Savaşı'nın
sonunda kuruldu. Bu örgüt kuruluşundan itibaren insan davranışlarının
kontrolünde kimyasal, biyolojik ve radyolojik etmenlerin araştırılmasına
büyük önem verdi. Düşünce ve kişilik kontrolüne dönük bu
araştırmalar İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'ye getirilen
Naziler'in katkısıyla başlatıldı. Naziler savaş boyunca canlı insan
denekleri üzerinde yaptıkları çalışmaların sonuçlarını Amerikan
laboratuarlarında değerlendirdiler. Gerçekte toplama kampları amaçsız
bir canavarlığın ürünü değildi. Kamplar Alman firmalarına köle işçiler
sağlıyorlar, araştırmalarda da bu canlı denekler kullanılıyordu. ABD'ye
zehirli gazların üretim teknolojisini getiren I.G. Farben bu köle isçileri
kullananların başında geliyor, gaz odalarında kullanılan malzeme kurbanlar
tarafından üretiliyordu. Kısaca bu gazlar; Yahudilerin, Çingenelerin,
komünistlerin, eşcinsellerin ve sakatların yok edilmesinde denenmişti.
Savaş sürecinde bile ABD ile ilişkileri süren, I.G. Farben'in bu
deneyleri ABD tarafından değerlendirilerek, doğruluk serumu, sarin
gazı ve diğer zehirli gazlar üretildi. Bu çalışmalarda ayrıca uyuşturucunun
insan beyni üzerindeki etkilerinin de araştırıldığı öne
sürülüyor...
İddialara göre AİDS'e yol açan HIV' de ABD kaynaklı bir laboratuar
virüsüdür. Önce zenci mahkumlar üzerinde denenmiş, hapishanelerde
eşcinsel ilişki bir idame seks ilişkisi olduğu için eşcinseller arasında ortaya
çıkmıştır. Bu virüsün aslında siyahlara karşı geliştirildiği ancak
denetimden çıktığını da söylemek mümkündür pekala.
"Halihazırda
teknolojinin ulaştığı boyut; kalp atışlarını düzenleyen elektronik devre,
suni damar, deri üretimi, sağırlar için içkulağa yerleştirilen elektronik
devre, retina üretimi, suni kol ve el üretimi ve bu kol ve elin beyne yerleştirilen
bir elektronik devre ile hareket edebilmesi, suni sinir ucu üretimi,
suni kalp ve suni ve kan üretimi gibi biyonik insan parçalarının
üretimini olanaklı kılabiliyor. Bilim adamları 2050 yılında biyonik insanın
üretiminin gerçekleşebileceğini belirtiyorlar.
"Faks çok ciddi bir icattır. Bu cihazın icadı ile halkın kullanımına
sunulması arasında geçen süre, ortalama bir insan ömrüne
yakındır. Yani şunu demek istiyorum; istihbarat örgütlerinin kullandığı
ama halkın bilmediği ve belki de 30-40 yıl daha bilmeyeceği
nice teknolojik gelişmeler var!"
Prof. Dr. Haluk Nurbaki
1960'ların ilk yıllarında dünyadaki en gelişmiş bilgisayarlar Ulusal
Güvenlik Teşkilatı'nın elinde idi. Bu bilgisayarlarla araştırılan yeni buluşlar
Ulusal Güvenlik Teşkilatı için saklandı. Şu anda Ulusal Güvenlik
Teşkilatı mevcut bilgisayar teknolojisinin 15 sene ilerisinde olan nonoteknolojik
bilgisayarlara sahiptir. Ulusal Güvenlik Teşkilatı,
Amerika'da bu teşkilatın ajanlarının şifre çözücülerinin dikkatini çekecek
anahtar kelimelerle, her ortamda bütün haberleşmeleri kontrol eden
ve yapay zekalı gelişmiş bilgisayarlar kullanarak, kendilerine rahatsızlık
verici bilgileri elde ederler. Bu bilgisayarlar bütün haberleşmeleri
verici ve alıcı uçlarda denetlerler.
320 KM Öteden İnsan Öldürülebiliniyor
1960-65 yıllarında Amerikanın Moskova elçisinin esrarengiz ölümü
dikkatleri çekmişti. Elçilikteki ölümlerin henüz tam olarak anlaşılamayan
elektromanyetik etkilenmeden olduğu sanılmaktaydı. Bu
bulgu üzerine çok gizli bir araştırma projesi başlatıldı ve adına
PROJECT PANDORA denildi. Projede önemli veriler elde edildi.
EMF sinyaller ile insanlar uzaktan tespit edildiği gibi öldürüle biliniyordu.
Psychotronic silah 320 km mesafeden insan üzerinde etki yapabiliyor,
metabolizmayı etkileyerek ölüme yol açıyordu.
"SSCB'deki Glastnost ve Perestroika diğer bir ifadeyle
Kremlin'deki değişim, CIA'da görevli ilgili ajan grubunun yıllar
süren zihni telkinleri sonucu meydana gelmiştir."
Ahmet Aydınlı
Araştırmacı- Yazar
A.B.D.
Ordusu'nun "Körfez Savaşı" sırasında toplu halde Irak taburlarına
karşı, "Uzaktan Mikrodalga Beyin Kontrolü Silâhları"nı kullandığı,
medya (Discovery Kanalı) tarafından topluma açıklandı. Daha da
önemlisi Channel 4 televizyonunda yayınlanan (Büyük Birader'in Sevgisi
İçin) isimli belgeselde, İngiltere istihbarat ajanlarının toplumun bir
bölümünü bu silâhlarla hedef aldığı gerçeği gösterildi.
teknolojik bir gelişme halka ilan edilmişse,
gizli servisler, halka açıklanan o bilginin en az 10 yıl ilerisindedir.
NSA bir proje geliştiriyor. Bu proje, dünyada elektrik taşıyan her
şeyin çevresinde bir manyetik alan olduğu ve bu alanların
elektromanyetik dalgalar yaydığı teorisine dayanıyor. NSA, geliştirdiği
elektronik aygıtlar ve 50 bin ajanı sayesinde her insanda farklı olan ve
3-50 hertz arasında değişen dalga boyutunu tespit edebiliyor. Hedef
kişinin yaydığı elektromanyetik dalga boyutları tespit edildikten sonra
bu veri NSA'nın bilgisayarlarına veriliyor ve bu bilgisayarlar ve uydular
aracılığı ile o kişi 24 saat izleniyor. İzlenmekle kalsa neyse. O kişi
tam bir denetim altına alınıyor, yönlendirilebiliyor, düşünceleri okunabiliyor.
Konuşmaları dinlenebiliyor, gördükleri seyredilebiliyor, sadece
onun duyabileceği sesler yayınlanabiliyor, sadece onun görebileceği
görüntüler gösteriliyor, ona her türlü bedeni acı verilebiliyor. Yani
kişi NSA'nın canlı bir robotu haline getiriliyor. Bu robot söz dinlemezse
karşılığını her türlü bedeni acı çektirilerek ödüyor. Bu işkenceciler
dokunuyorlar tuşa, hafıza kaybı ve davranış bozuklukları oluşuyor.
Dokunuyorlar, gözkapaklarında ani ve şiddetli kaşınmalar oluşuyor.
Dokunuyorlar, duyulan sesin yönünü, şiddetini ve içeriği değişiyor.
Solunum yollarını denetleyerek konuşmanızı bozuyorlar. Genital
bölgede kaşınma, beklenmedik orgazm veya yoğun acı hasıl ediyorlar.
Rüyalarınızı denetliyorlar. Birkaç dakika boyunca ayak parmaklarını
istem dışı olarak 90 derece döndürebiliyorlar."
Haber alma örgütleri grup halinde dalga gönderiyorlar. Hatta bu
kanalla sinir bozucu savaş silahı çalışmaları mevcut. Mesela örgüt
bir yere kurduğu istasyondan gönderdiği frekanslarla o
mıntıkanın insanlarının sinir sistemini harap ediyor.
Prof. Dr. Haluk Nurbaki- 1996
"SSCB kendi sisteminin isteklerine uygun politik görüşe bağlı olacak
şekilde, halkının davranışlarını düzenleyebileceği bir kontrol
teknolojisi geliştirmeye çalışmaktadır. Bundan böyle bilgiler kodlanarak
insan hedeflerine yöneltilebilecektir. Bu, insan zihinleri
harbi olacaktır."
Richard Helms
CIA Eski Başkanı
"Sovyetler Birliği'nin 1951 yılında, zihin kontrol çalışmalarında
kullanmak üzere Sandoz firmasından yaklaşık 50 milyon doz
LSD-25 satın aldığı öğrenilmiştir."
USAINTIC RAPORU- 1951
"Kel kafalı kartalın ülkemin sembolü olarak seçilmiş
olmasına hayıflanıyorum. Bu ahlaksız, sahtekarlık
ve hırsızlıkla geçinen insanlara benzeyen bir kuştur,
genellikle yoksuldur ve çoğu zaman pire doludur."
ABD Başkanı
Benjamin Franklin
27 Kasım 1953 tarihinde Dr. Frank Olson'un ölümü CIA'de zihin
knotrol amaçlı LSD denemelerinin en trajik sonucuydu. Olson'un
ölümü, CIA'de LSD deneylerine katılımından sonra gerçekleşti.
Olson'a 19 Kasım 1953'te kendisinin bilgisi dışında içtiği içkiye katılmak
suretiyle 70 mikrogram LSD verildi. İlaç şişeye CIA ajanı Dr.
Robert Lashbrook ve yine CIA de görevli bilim adamı Dr. Sidney Gottlieb
tarafından koyuldu.
Deneyden hemen sonra Olson'da paranoya ve şizofreni belirtileri
görüldü. Olson, Dr. Lashbrook eşliğinde New York'ta Dr. Harold
Abramson adlı bir doktor tarafından psikolojik tedaviye alındı. Dr.
Harold'ın LSD üzerine çalışmalarına CIA tarafından dolaylı olarak
bütçe ayrılmıştı. Olson, New York'taki tedavisi sırasında Statler Oteli
penceresinden ölüme atladı
Olson Olayı'nın Arka Planı
Dr. Frank Olson, Amerikan ordusu Maryland Camp Detrick'teki Biyoloji
Merkezi Özel Harekat Dairesin'de (SOD) görevli aerobiyoloji uzmanıydı.
Albay Vicent Ruwet'e göre bu daire 3 özel fonksiyona
sahipti:
"Amerikan askeri üssünü biyolojik saldırılara karşı korumak, Biyolojik
silah kullanımının zararlı etkilerine karşı yeni teknikler
geliştirmek ve CIA için biyolojik araştırma yapmak
Meryem Suresi ve Oksitosin: Sadakat Hormonu
İnsanların birbirine güvenmesinin temelinde oksitosin isimli hormon
vardır. İsviçre'deki Zürih Üniversitesinden Thomas Baumgartner, 2008
yılında bu hormonla bir deney yaptı.
Deneye başlamadan önce katılımcıların bir bölümüne burun spreyinde
oksitosin maddesi, diğer bölümüne plasebo verildi. Oksitosin hormonu
verilen denekler, kendilerini defalarca aldatan idareciye hala inanmaya
devam ettiler.
Peki bu nasıl oluyor?
Oksitosin, sinir sisteminin ilgili bölümlerini ele geçiriyor ve onlara
emniyet ve güven duygusu aşılıyor. Plasebo verilen denekler ise bir
kaç yalanından sonra idareciye artık inanmamaya başladılar.
Her iki örnekte de gördüğümüz gibi, oksitosin hormonu, kişinin,
etrafındakilere güven duymasına sebep oluyor. Bu sebeple oksitosin
hormonunun bir diğer adı, "SADAKAT HORMONU" dur.
Oksitosin hormonu, özellikle kadınlarda önemli görevler
üstlenmiştir.
Bu hormon, kadınlarda
1- Hamile kalmayı kolaylaştırır
2- Doğumu kolaylaştırır
3- Annelik duygusunu güçlendirir, kadını, bebeğine ve eşine bağlar
4- Anne sütü üretimini artırır.
Doğum sancılarını başlatmak amacıyla damar yolu ile oksitosin verilmesine
halk arasında suni sancı denir. Bu teknik bugün hastanelerimizde
uygulanmaktadır. Sentetik olarak üretilen oksitosin hormonu çok
düşük dozlarda damardan verildiğinde, rahimde kasılmalara neden olmakta,
böylece doğumu kolaylaştırmaktadır.
Tam da bu konuda Kur-an'ı Kerim'de Meryem Suresi'nde ilginç bir
olay anlatılmaktadır.
135/418
22 - Nihayet (Allah'ın emri gerçekleşti) Meryem İsa'ya gebe kaldı ve
o haliyle uzak bir yere çekildi.
23 - Sonra doğum sancısı onu bir hurma dalına tutunup dayanmaya
zorladı. Meryem "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim"
dedi.
24 - Melek, Meryem'e, şöyle seslendi. "Sakın üzülme, Rabbin alt
tarafında bir ırmak akıttı. Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine
devşirilmiş taze hurmalar dökülsün. Ye, iç, gözün aydın olsun."
Çok enteresan... Allah doğum yapmak üzere olan bir kadından,
Hurma yemesini istiyor. Neden? Çünkü, bugün hastanelerde doğumu
kolaylaştırmek için kullanılan oksitosin maddesi dünyada en bol
miktarda hurmada bulunmaktadır.
Buradan da anlıyoruz ki, Melek, Hz. Meryem'in hurma yemesini
sağlayarak, oksitosin maddesi aldırmış böylece Hz. İsa'nın doğumunun
kolay olması sağlanmıştır.
Sessiz silah, anlaşılmaz fiziksel ve zihinsel bozukluklara
neden olan ve anlaşılmaz bir şekilde günlük hayata
müdahale eden, yani ne aradığını bilen eğitimli bir
gözlemci için anlaşılmaz olan sesler üretse bile halk bu
silahı anlayamaz, bu nedenle de silahlı saldırıya
uğradığına ve baskı altına alındığına inanamaz.
BİDERBERG 1954 TOPLANTISI
"SSCB kendi sisteminin isteklerine uygun politik görüşe bağlı olacak
şekilde, halkının davranışlarını düzenleyebileceği bir kontrol
teknolojisi geliştirmeye çalışmaktadır. Bundan böyle bilgiler kodlanarak
insan hedeflerine yöneltilebilecektir. Bu, insan zihinleri
harbi olacaktır."
Richard Helms
CIA Eski Başkanı
"Sovyetler Birliği'nin 1951 yılında, zihin kontrol çalışmalarında
kullanmak üzere Sandoz firmasından yaklaşık 50 milyon doz
LSD-25 satın aldığı öğrenilmiştir."
USAINTIC RAPORU- 1951